davutlar  
 
  TARİH 18.06.2025 09:48 (UTC)
   
 

KURTULUŞ SAVAŞI VE DAVUTLAR

Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine, mütareke sonunda Dokuzuncu Kafkas fırkasındaki yedek subaylık görevinden dönen Mümtaz Bey, Müstecâbi-zâde Tahir Bey’in oğlu Süreyya Bey’le birlikte direniş için orduya katılmak üzere yola çıkarlar. İğciler köyüne vardıklarında karar değiştirerek geriye dönüp Bigadiç Kuvayı Milliye teşkilâtını kurarlar. Buna göre;Mümtaz Bey Bigadiç Kuvayı Milliye Reisliğine, Süreyya Bey kâtipliğe, Ağa-zâde Ahmet Efendi muhasip ve veznedarlığa getirilirler (Bigadiç’in Yunanlılarca işgali üzerin muhasiplik görevini yapan Ahmet Efendi Kuvay-ı Milliye’ye ait paraları Dursunbey üzerinden giderek Balıkesir Kuvay-ı Milliye yetkililerin teslim etmiştir)Daha sonra Yunanlılar Bigadiç’e gelince bazı vatanperverleri Atina’ya sürgüne gönderecek, Bigadiç Kuvay-ı Milliye’sinde bazı değişiklikler olacaktır.Mümtaz Bey ve Emir-zâde Ali Bey’in Kuvayı Milliye’deki etkinliği, Hacim Muhiddin Bey’in Celâl Bey’le (Bayar) çıktığı yolculuk sırasında 73 Eylül 1919′da Bigadiç’e uğradığında söylediği "Gündüz ve geceyi Emirzâde Ali Bey’in köşkünde geçirdik. Bigadiç’te mektep arkadaşlarımdan 138 Mümtaz’ı gördüm, akşam da beraber idik." şeklinde söylediği sözlerden de anlaşılmaktadır.

BİGADİÇ’İN KURTULUŞU

(4 Eylül 1922)Yunan ordusunun bozgun haberi Bigadiç’e ulaşınca, Yunan askerlerinde bir panik başalmıştır. Halkın elindeki yükte hafif pahada ağır ne varsa zorla ellerinden alarak kağnılara yükletip, ahalinin kendisini de angarya ile görevlendirip, Balıkesir-İvrindi-Havran üzerinden Edremit’e taşıtmışlardır. Nitekim tesbit edebildiklerimizden, Çıtak Halil (Duyan), Dağlı Osman, Sari Hüseyin, Lonca camü imamı Hacı Ömer Efendi, Derelilerin Mustafa bunlardandır. Hatta Yunanlılar bozgun halindeki çekilmeleri esnasında bile köylerdeki keçi ve koyun sürülerini önlerine katarak, geçtikleri köy ve kasabaları yakarak çekilmişlerdir. Bozgun halinde çekilen asıl düşman ordusunun bir kolu da Kütahya, Simav ve Sındırgı üzerinden geçerek yanlarına Binbaşı Pipos kumandasındaki Sındırgı Yunan müfrezesini ve yerli Rumları da alarak Bigadiç istikametine doğru çekilmişlerdir.

Bigadiç Yunan kumandanı 250-300 teneke civarında gazyağını belediye binası önüne getirtip, ayakkabıcılar arastasından başlayarak şehri yakmak istemiştir. Bu teşebbüs, daha önce anlatıldığı gibi Emetli nin girişimi ve 3 Eylül 1922 günü akşam üzeri Kuvay-ı Milliye müfrezelerinin kasabaya taarruzu ve Yunanlılara 2 ölü birkaç yaralı verdirip bir de esir alnıasıyla sonuçsuz kalmıştır. Bu gelişme ile Bigadiç’i yakmaya fırsat bulamadan alelacele Çağış-Balıkesir istikametine doğru kaçmaya başlamışladır.Yunanlıların kaçmasıyla birlikte zaten kasaba civannda olan birliklerimiz 4 Eylül 1922 günü (Türk askeri ve Kuvay-ı Milliye müfrezeleri) şehrimize girerler. Kuvay-ı Milliye reisi Saatçi Tevfik Hoca, Bigadiç naibi Kadı Muharrem Efendi, Müftü Şuuri Efendi’den meydana gelen bir heyet Namazgâh civarında askerlerimizi karşılarlar. O günleri yine İbrahim Ethem Akıncı Bey’in kaleminden dinleyelim:"Bigadiç’teki istikbal merasimi fevkalade idi. Bütün şehir halkı kasaba civarına çıkmıştı. Herkes ağlıyor, birbirine sarılıyor, bir velveledir gidiyordu. Hoca Efendinin amin! Nidası herkesi sükûta davet etti. Kurbanlar kesildi. Tekbirlerle kasâbaya doğru hareket edildi. Bütün halkın ağzında: - Allahu Ekber. Allahu Ekber! … Kelime-i Tevhidi âfaka tâninendâz oluyordu. Bu necâbet-i Milliye, bu azamet-i diniye karşısında ağlamamak mümkün mü?Bigadiç’te o kadar yorgun ve meşgul olmamıza ragmen hiç uyumayarak asayişi, idareyi tanzim için uğraşıyorduk…"Bu satırlarda ifade edildiği gibi Bigadiç’e giren müfrezelerimizin öncüleri hiç durmayarak kaçan düşmanı takip etmiş ve Çağış köyü civarındaki ormanlık arazide yakalamıştır. Yapılan müsademede düşman mağlûb edilerek pek çoğu öldürülmüş ve kalanları da Balıkesir’e firar etmiştir. Bigadiç’in idaresini tanzim ve asayişini temin eden İbrahim Ethem Akıncı müfrezeleri ve ordu birlikleri 6 Eylül günü kasabamızı terk ederek Balıkesir istikametine hareket etmişlerdir. Bu anı yine İbrahim Ethem Bey şu şekilde anlatmaktadır: "Bigadiç’ten esnayi hareketimizde bütün halk yollara dökülmüş, bize selamet ve muzafferiyet için dua ediyor ve herkes ağlıyordu; Bigadiç’in her köşesinde şu levha nazar-ı dikkati celbediyordu:Şükran Levhası Akıncı müfrezeleri reisi, Demirci Kaymakamı Mücahit İbrahim Ethem Bey’e bir hatıra olmak üzere takdim.

Bu günü gösteren Allah’a çok şükür, müsebbiplerine olsun takdim, binlerce teşekkür.Bigadiç Naibi Muharrem Bütün halk ile ağlayarak vedalaştıktan sonra süratle harekete başladık…" İki yıllık acılı işgal dönemini Bigadiç halkı arasında hâlâ yaşayan, düşmanın gelişini ve gidişini en güzel şekilde ifade eden şu sözlerle noktalamak istiyorum:"Gobak gırımında geldiler, Harmanda gittiler.>


SOMA CEPHESİ VE CİNGE MUHAREBELERİ

4 Haziran 1919′da İstanbul’dan Balıkesir’e gelen Yüzbaşı Kemâl hemen ertesi günü Maarif Müdürü Sabri Bey ve Vehbi (Bolak) Bey tarafından ziyaret edilmiş ve Milli harekete sokulmuştu. Aynı gün Yzb. Kemâl Bey,Yusuf İzzet Paşa ile görüşerek piyade alayından makineli tüfek takviyeli 80 kişilik bir birlik kurmuştu. Bu birlik 6 Haziran günü kara yoluyla Soma’ya doğru yola koyuldu. Daha sonra Balıkesir, kazaları ve nahiyelerinden toplanan gönüllü birliklerle takviye edilen Soma cephesinde Yunan ilerleyişi durdurulmuştur. Yzb. Kemâl Bey, Bigadiçli gönüllülerin de bulunduğu askerleri Soma’nın Avdan köyünde toplayarak sıkı bir eğitime tabi tutmuştur. Bu taburlar ve Albay Kazım Bey’den aldığı 4 sahra, 4 de obüs topuyla Soma cephesinde düzenli bir askeri birlik meydana getirmiştir 1919 Ağustosunda Soma cephesinde geçici bir ateşkes dönemi yaşanır. İngiliz Generali Milne "Milne Hattı" diye bilinen çizgide Türk birliklerinin geri çekilmesini isterse de bu durum 19 Kasım 1919 tarihli Balıkesir Kongresi’nde reddedilir. Bu arada Akhisar cephe komutanlığına Celâl (Bayar) Bey getirilir. İkinci Balıkesir Kongresi’nde Soma cephesindeki işleri kolaylaştırmak için menzil müfettişlikleri kurulur. Kadınlar da boş durmaz, cepheye çorap ve fanila yetiştirmeye çalışır. Bu yaslı günlerde düğünlerde çalgı çalmak, çeyiz sermek, dallı ve pullu elbise giymek, ziyafet vermek yasaklanır). Bu arada kongre reisi Hacim Muhiddin Bey, Erzurum Kongresi’ni toplamış bulunan Mustafa Kemâl’le haberleşir. Soma cephesindeki Türk kuvvetlerinin dört Milli Taburu, bir de Muvazzaf Piyade Taburu bulunuyordu. Yunanlılar ise karşıda üstün silahlarla donatılmış bir tümene sahiptiler. Çarpışmalar genellikle "Bigadiç Milli Taburu"nun da bulunduğu, stratejik önemi haiz CİNGE bölgesinde yoğunlaşacaktır. 23 Kasım 1919 da Bigadiç’ten 1295 ile 1309 doğumlu askerlerin Soma cephesine, sevk edilerek Balıkesir taburunun münhal kadroları dolrulurdu)

Soma Cephesindeki Bigadiç Milli Taburu ve Tesbit Edilebilen Efradı:

Cephe Komutanı Yzb. Kemâl Bey

1. Bigadiç Th. Komutanı Yd. Teğmen Osman (Erbaş) Bey

2. İkinci Tabur Komutanı Bigadiç’li İhtiyaz Zabiti Erdekli Hafız Efendi-zâde Osman Bey

3. Bölük Komutanı Bigadiçli Çerkez İsmail Çavuş

4. Bölük Komutanı Bigadiçli Hasan Çavuş

5. Bölük Komutanı V. Bigadiçli Ali Osman Çavuş

6. Bigadiç’ten Ali Oğlu Mehmed Emin (Erdeklioğlu

7. Bigadiç’ten Yakup Oğlu İbrahim (Varlık)

8. Kızanlık Muhacirlerinden Süleyman Oğlu Kemal

9. Kızanlık Muhacirlerinden Arabacı Ali Ağa’nın oğlu İbrahim

10. Kadı Köylü Kopuk İsmail

11. Kadı Köylü Öksüzlerin Ali

12. Kadı Köylü Kırbıyıkların Ahmet

13. Kadı Köylü Kırbıyıkların Ramazan

14. İğcilerli Hüseyin oğlu Mustafa (Al)

15. Dervişlerli Yakup oğlu Hüseyin (Can)

16. Aşağı Devrek’ten Ese oğlu Ali (Esen)

17. Aşağı Devrek’ten İbrahim oğlu Hüseyin (Aykut)

18. Yukarı Devrek-Kavak Alanı’ndan Küçük Mehmet (Bintepe)

19. İskeleli Ramazan Soylu 20. Beyendiklerli Yörük Osman (Ku)

21. Beyendiklerli İnce Ali’lerin Ali

22. Kargınlı Koca Mustafa (Gökaslan)

23. Kargınlı Yetim Hasan (Çakırca)

24. Kargınlı Çakmak Hüseyin (Dağdemir)

25. Işıklarlı Bedavacılardan Emin Ağa

26. Işıklarlı Kâmil Çavuş

27. Turfullarlı İsmail Turfal (Fakir Hoca)

28. Emirlerli Mehmet oğlu İsmail (Kumaç)

29. Emirlerli Mehmet oğlu İsmail (Aktaş)

30. İskeleli Devletlerin Emin Ağa

31. Kayalıdereli Ahmetçe oğullarından Mehmet Ok

32. Kayalıdereli Mehmet Ali oğullarından Ali Osman Duman

33. Durasalarlı Osman oğlu Koca Ömer

34. Durasalarlı Molla Mehmet (Bozbay) Toplam 600 civarında kayıp verdiğimiz Soma cephesi muharebelerinde yukarıda listesini verdiğimiz Bigadiçlilerden ikisi esir, üçü şehit olmuştur. Turgutalp’te şehit olan Ali Osman Çavuş ve Hasan Çavuş için bilahare Turgutalp köyünde bir abide inşa edilmiştir. Cephede çoğu zaman göğüs göğüse süngü savaşları olmuştur. Türk taburlarının bir çoğunda süngü yerine Kuvay-ı Milliyenin yaptığı şişler kullanılmıştır. Akhisar ve Soma cepheleri Yunanlılara karşı bir yıl direnerek, cephe gerisindeki düzenli ordu birliklerinin toparlanmasına yardımcı olmuşlardır. Ayrıca Anzavur isyanının bastırılmasında ve Balıkesir Kongrelerinin yapılmasında önemli bir rol oynamışlardır. Balıkesir, ilçeleri ve nahiyeleri aydınları önderliğindeki bu hareket bir gönül hareketiydi. Kuvay-ı Milliye müfrezelerinin tamamı gönüllülerden meydana gelmiştir. Balıkesir bölgesinde meydana getirilen Heyet-i Milliye, kongreler toplayarak çeşitli kararlar almış ve bu kararlar doğrultusunda hareket etmeye çalışmıştır. Balıkesir heyet-i merkeziyesinin karar defterinden anlaşıldığına göre, bu bölgedeki Kuvay-ı Milliye teşkilatı bir devlet gibi hareket etmiştir. Halka vergi koymuş, halkı askere almış, güvenliği sağlamıştır. Bütün bunları sadece düşmana karşı koyabilmek için yapmıştır. Balıkesir bölgesindeki Kuvay-ı Milliye zaman zaman Istanbul Hükümeti ile birlikte hareket etmesine ragmen daha sonraları Istanbul Hükümetine de muhalif davranmıştır.

BİGADİÇ’İN YUNANLILARCA İŞGALİ

22 Haziran 1920′de taarruza geçcn üstün sayıdaki Yunan birlikleri karşısında başarılı olamayan kuvvetlerimiz yedi günlük bir mücadeleden sonra Soma ve Akhisar cephesini boşaltarak Savaştepe bölgesinde tutunmaya çalışacaklarsa da, mümkün olmayınca Balıkesir’i boşaltarak Susurluk üzerinden Bursa’ya çekilirler. Akhisar-Soma cephesi bozulunca Yunanlıların İzmir tümeni III. Süvari Alayına mensup birliklerden bir kısmı Kırkağaç yolundan gelerek 30 Haziran 1920 tarihinde Bigadiç’i işgal etmişlerdir . İşgalden önce Bigadiç müftüsü Ali Şuuri Efendi ve Saatçi Tevfik Hoca Bigadiç’e zarar verilmesini önlemek amacıyla Kırkağaç yoluna Yunanlıları karşılamaya gitmişlerdir .Bigadiçlilerin çoğu Yunanlılar kasabamızı işgal ettiği sırada tarlaIarında "afyon gobağı" kırıyorlardı. Bu durum Bigadiçliler arasında ileride bir deyim haline gelecektir .Bisiyeraki komutasındaki Yunan müfrezesi kendisine karargâh olarak kaleyi seçmiş, ayrıca Karlıca Tepesi ve Rüşdiye Mektebine (Atatürk İlkokulu) birer karakol yerleştirerek Kırkağaç, Sındırgı ve Balıkesir yollarını kontrolleri altında tutmak istemişlerdir . Nitekim daha sonra Balıkesir ve diğer mahallere gitmek, alınan resmi izin vesikalarıyla mümkün olmuştur . Yunanlılar ilk iş olarak ahalinin elindeki bütün silah ve cephaneyi toplayarak Kasım Paşa Camiine (Ulu Cami) yerleştirmişlerdir. Hatta Şerif Paşa Camii (Kadı Cami) ve Yeşilli camisindeki iki sancak da alınarak buraya getirilmiştir . Silahları toplayarak halkı tesirsiz hale getiren Yunanlılar ayrıca angarya usulü ile Bigadiçlilere taş, kum ve tenekelerle su taşıtarak kale duvarlarını bir taarruza karşı tedbir olarak tahkim etmişlerdir . Bigadiç halkının önde gelenleri dahil olmak üzere yaklaşık 150-200 kişilik bir topluluğu Rüşdiye Mektebi’nde toplayarak işgal şartlarını, gece sokağa çıkma yasağını anlatıp toplanmayan silahların mutlaka getirilmesini istediler . Bütün köylerdeki silahları da toplayan , zamanla bulundukları çevreye alışan Yunanlılar, halktan zorla yumurta ve tavuk almaya, rasgele kumrulara ve sağa sola ateş etmeye başlamışlardır. Hatta akşam karanlığında sokağa çıktığı bahânesiyle Namazgâh Çeşmesine su doldurmaya gelen Alime kadını (Avni Akyüz ve Emin Pekel’in ninesi), kaleden ateş ederek şehit ettikleri gibi, boynundaki altınları da almışlardır . Aynı şekilde Pamukların Hüseyin Ağa da Namazgâh civarında şehit edilmiştir . Bütün bu olaylarla birlikte köylerde de Yunan mezalimi artınca, Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Akıncı komutasındaki Parti Pehlivan, Arap Ali Osman Efe, Halil Efe ve Arslan Ağa müfrezelerinden meydana gelen 120 süvari ve 150 piyadeden müteşekkil Kuvay-ı Milliye grubu, Yunan işgalindeki Bigadiç’i basmışhr. 21 Nısan 1921 Perşembe günü meydana gelen bu baskında Bigadiçli Kuvay-ı Milliyecilerden Balatlılı Hüseyin Çavuş, Balatlılı Hasan Çavuş, Balatlılı Molla Mehmet, Besim Elmas ve Ramiz Çavuş da bulunmuştur. Parti Pehlivan Efe’nin keskin nişancılığıyla dikkat çektiği bu baskında müfrezelerimiz Namazgâh’a kadar yaklaşmışladır. Şimdi de bu olayları müfrezelerin komutanı İbrahim Ethem Akıncı’nın kaleminden dinleyelim: "… Sındırgı’nın basılmasından feragatle yerli Hıristiyanı olmayan Bigadiç’in basılmasına karar verdim. Bu zamana kadar nereye gittiklerini bilmeyen müfreze kurnandanlarına meseleyi anlatarak Bigadiç baskını tertibatını aldık. Hareket edecağimiz yolu da tesbit ederek 150 kadar piyadeyi saat 10′da Bigadiç’e bir buçuk saat mesafedeki Kocabey karyesine tahrik ve Sındırgı-Bigadiç yolunun taht-ı tarassutta bulundurulmasını tembih ettik. İşe yaramayan ve silahı noksan bulunan efradda ferdası günü akşamı Sındırgı düşman cephesi karşısında bir çok ateşler yakarak düşman iğfal edilmek için bırakılmıştı. Saat 11′de 120 süvari ve Ilıca-Bayramşah tarikiyle kimseye görünmeden piyade gerisindeki Umurlar karyesine gece saat 4 de yani 19/20 Çarşamba günü akşamı geldik. Esasen Bigadiç içinde Pirlepe muhacirleri ile Balatlı karyesinden dönmenin kızanları denmekle maruf ; Hasan Çavuş ve biraderleri Molla Mehmet, Mustafa Çavuş He muhabere temin edilmişti. Baskın için düşündüğümüz şey şu idi: - Perşembe günü oralarda istirahat ve civar tarassut edilerek gece Bigadiç basılacak ve düşmandan bir fert kaçırılmamak şartıyla imha edilecekti. Fakat giden piyade müfrezesi orada iki Rum casusu tutmuş ve hiç lüzum olmadığı halde telefon telini kesmiş idi. Bittabi bu hattı tamire gelecek olan Yunan telefoncuların bizden haberdar olmaları ihtimaline binaen bunları silah patlamaksızın tutmak ve piyadeyi takviye etmek üzere 20 kişilik bir süvari müfrezesinin sevkine mecburiyet hasıl oldu. Müfreze yolu tutmuş ve gelen telefoncularla müsademeye tutuşarak ve düşmana iki maktul verdirerek iki hayvan iğtinam ve Yunan komutanının tercümanı olan Manisalı bir Rum’u esir etmiş ve bizden de Salih namında bir nefer bacağından mecruh olmuştu. Müsademeyi ileri karakollar haber verir vermez bütün kuvvetiyle ve süratle hareket ederek saat 10′da Kocabey’e geldik. İki düşman neferinin kurtulduğu anlaşıldığından gerek silah sesleri ve gerek kurtulan düşman neferleri, düşmana mevcudiyetimizi bildireceklerinden artık baskından bir fayda olamazdı. Çünkü düşman lazım gelen tertibatı alacaktı. Buna binaen baskından feragatle ve Bigadiç’e karip ve kasabaya nazır Karayokuş nam tepelere çıkarak düşmana bir nümayiş yapmaya karar vererek saat alaturka 11′de mevki-i mezkûre geldik. Bu kadar zamandan beri Türk bayrağı, Türk askeri görmeyen o civar ahalisi kadınlarda dahil olduğu halde hemen yetişmiş ve düşmana taarruz edilmek üzere hareketler, heyecanlar başlamıştı. FevkalâdP büyük bir heyecan ve cereyanın önüne durmak mümkün olmadığını ve askerin intizamdan çıkarak kasabaya taarruza başladığını görünce süvariye ova ve piyadeye kale istikameti verilerek güneş grub ederken kasabaya taarruz ettik. Kasabanın başında tel örgülerle istihkâmatla çevrilmiş kadim bir kale vardır. Kasabanın garbinde kâin mektebdeki düşman askeri bu taarruz karşısında her şeyi bırakarak kaleye iltica etti. Düşman kaleden vemezarlık cihetinden daha ikibin metre mesafeden ateş etmeye başladı. Fakat ateşe ehemmiyet verilmeyerek on iki buçukta kasabaya girildi. Düşmanın mektebdeki on beş yük kadar levazımı erzak ve cephanesi iğtinâm edildi. Kalede gece saat dörde kadar müsademe edilmiş ise de düşmanın atmış olduğu tüfek bombalanndan ve cephanemizin azlığından kaleye girmek mümkün olamadı. Fazla müsademeyi kabul etmek için cephanemiz olmadığından ve her neferde ancak otuz kırk fişek bulunduğundan sabaha karşı kasaba tahliye ediliyordu. Esasen maksadımızda kasabaları işgal etmek değil, baskın yapmaktı. Binaenaleyh, maksat hasıl olmuştu. Yalnız gönül arzu ediyor ki, düşmandan kimse kurtulmasın. İşte verilen emri acele yapmamanın cezasını çekiyorduk; eğer telefon hattı kesilmeseydi düşman haber alamayacak ve kaleye iltica edemeyerek imha edilebilecekti. Bu müsademede tarafımızdan iki şehit üç mecruh oldu. Düşmanın telefatı çoktu. Bizim elimize geçen beş tane idi. Aynı tariki takip ederek ve sahaba karşı kasaba tahliye edilerek Sındırgı’nın Dimyatlar karyesine avdet ettik. Bu sefer Bigadiç’i tahliye edip avdet ederken bize yardım eden Pirlepe muhacirleri ve bazı genç Bigadiçlilerle Balatlılı Hüseyin Çavuş ve biraderleri de iltihak edip beraber çekilmeye mecbur oldular. Bilahare Hasan Çavuş bir müfreze teşkil ederek bu cepheyi teslim almıştır. Bigadiç’te bulunduğumuz saatlerde herkes tercümanı soruyor ve ne olduğunu anlamak istiyordu. Tutulduğunu söyleyince ahalinin meserretine pâyan yoktu; hiçbir gün olmazmış ki bir Türk kadınının ırzına tasallut etmek istemesin daima kahveleri gezer, kahve içer, yaz Mustafa Kemâl’in hesabına der, kahvede oturur, bugün bana müslüman kanı kokuyor der imiş. Bu derece rezil olan bu tercüman esasen Manisalı olup pederi de pek çok seneler Türk jandarmasında bulunmuş ve ekmeğimizle büyütülmüş bir yılandan başka birşey değildi. İşte bu toprakta büyüyüp vatandaş dediğimiz bu gürûhun en iyisi bittabi budur. Bigadiç delikanlılarından Osman namında birisi müfrezeyi takip ederek Dimyatlar’a kadar geldi ve mütemadiyen tercümanın kendisine teslimini rica etti. Bittabi biz vaadimiz vechile Zeki Hoca’ya getiriyor idik. Haber göndererek, Zeki Hocâ yı getirttik. Zeki Hoca bu esire bakmış ve kendisi hakkında anlattıkları şeyleri dinlemiş olduğu halde geldi: - Ben buna birşey yapamayacağım. Benden ziyade mutazarrır olan Osman vardır. Zira ağleb-i ihtimal bu çocuğun hemşiresinin ırzına tasallud etmiştir. Ona verilmesi muvafık dedi. Ve bittabi Hoca’nın fikri kabul edildi. Ve Osman’da bu vechile milli intikamını aldı." Bigadiç baskını esnasında Yunanlılarla girişilen müsademede ağır bir yara alan Balatlılı Hüseyin Çavuş’un damadı Tahir, yarasına iyi bakılamadığı için daha sonra Sındırgı civarında şehit olacaktır. O yıllarda derin bir iz bırakan bu olay halkın ruhunda aşağıdaki beyitte görüldüğü gibi şekillenmiştir. Koca bakır vuruldu Balatlıya duyuldu Dönmelerin Tahir zeybek Canevinden vuruldu Bu baskını gerçekleştirdiği için Türkiye Büyük Millet Meclisi "Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Paşa" Kaymakam İbrahim Ethem Beye bir kıta harp madalyası takdim etmiştir . Bu baskın sonrasında ahali üzerindeYunan baskısı artar ise de Kuvay-ı Milliye müfrezeleri bu sefer de Neyzan (Bademli) köyü civarında "Beşpınar" mevkünde bir düşman kolunu baskına uğratırlar. 26 Ekim 1921 tarihinde gerçekleştirilen ve 22 Yunan askerinin öldürüldüğü bu baskını da yine İbrahim Ethem Bey’den dinleyelim: "Bu gece Bigadiç’ten alınan bir haberde 26Teşrin-i evvel 1337 cumartesi kuvvetli bir düşman kolunun Sındırgı’dan Balıkesir’e geçeceği anlaşıldığından, alessabah pişdar olarak Halil Efe müfrezesi ve Badehû da kısmı küllî tahrik edilerek yol kesildi. Düşündüğüm gayenin tahakkuk ettğinden memnun idim. Mevsim sonbahar olmak dolayısıyla müthiş yağmur yağıyor, her tarafı kalın sis tabakaları kaplamış bulunuyordu. Düşman askerleri hayvanlara ters binmiş, silahları semerlere, eyerlere asmış geliyorlardı. Müsademe başlar başlamaz palikaryalar asılı olan silahları bile almadan kaçmaya başladılar; fakat kurtulmak ‘fhtimali yoktu. İstiklâl-i Vatan aşkı ile atılan Türk mermileri hedefine tamamıyla isabet ediyor, Yunan canavarlarını hâk-i helâke seriyor, her taraf bir kan deryasına dönüyor, büyük ve mahûf muharebe bütün şiddetiyie cereyan ediyordu. İki saat devam eden bu muharebede düşmana yirmüki maktul verdirilmiş ve bir mecruhu ele geçmiş ise de diğerleri arazinin elverişsizliğinden ve havanın fevkalâde yağmurlu ve sisli olmasından istifade ederek firar etmişlerdi. Fakat bilâhare bu palikaryaların kaçmayıp o civardaki çamların tepelerine çıkarak kurtulduklarını anladık ve bittabi müteessir olduk. Çünkü, başımızı yukarı kaldırıp bakmış olsaydık palikaryaları çamların üstünde görmek ve pek tuhaf bir vaziyette ve birer birer armut toplar gibi toplamak mümkün olacaktı. Muharebe sahasında esaslı tarama yaptığımız halde yağmurun ziyadeliği başımızı kaldırmaya mani olmuş ve pek zalim olan Yunan kumandanı da bu vechile kurtulmuştu. Düşmanın 27 esterden ibaret mekkârisi birçok esliha ile eşya-yi askeriye de iğtinam edildi. Halil Efe müfrezesinden Köprülü Hamdi’nin hafifçe mecruh olmasından başka zayiatımız olmadı. Efradın bu müsademede gösterdiği fedakârlık şayanı takdidi. Düşman, maktûllerini birkaç günden sonra arabalarla Balıkesir’e nakletti. Harp bittikten sonra biz yine Babaköy’e geldik. Şiddetli yağmur yağıyordu. Mecruhun ifadesini alarak oldukça malûmat topladık. Mecruh esir, Atinalı 26 yaşında Yorgo oğlu Niko. Üçüncü alayın birinci taburunun altıncı bölüğü efradından olduğunu söylemiş ve düşmanın niyet ve tasavvuratı, mezalimi hakkında şayanı dikkat malûmat vermiş idi. Düşmanın bu muharebe üzerine Bigadiç’te ahaliden bazılarını hapsettiği gece geç vakti haber alındığından bera-yı tehdit Yunan kumandanlığına tezkereyi yazdım." Kuvay-ı Milliye müfrezelerinin Bigadiç baskını ve Neyzan, Beşpınarlar muharebesi üzerine, yukarıdaki satırlardan da anlaşılacağı gibi Bigadiç Yunan kumandanı Bisiyeraki geniş bir tutuklama kampanyası başlatmıştır. Kuvay-ı Milliye önderleri, eşraf, subay, müderris, din adamı ve köy ileri gelenlerinden pek çok kimse önce tutuklanıp daha sonra Balıkesir’e sevk edileceklerdir. İbrahim Ethem Bey’in yukarıda söz ettiği tehdit mektubun ragmen Balıkesir’e sevk edilenlerin bir kısmı hapishaneye konulurken diğer kısmı da esir kamplarına konulmak üzere Atina’ya gönderilmişlerdir. Önder niteliğindeki bu kişilerin etkisiz hale getirilmesiyle Yunanlılar Bigadiç halkının işgale karşı direncini ve mücadele azmini kırmak istemişlerdir. 1921 yılında Atina’ya gönderilen ve bir yıllık esaret acılarına dayanamayan bir kısım Bigadiçliler açlık, hastalık ve işkenceden ölmüşlerdir. Bir kısmı da esir mübadelesi ile
1922 yılında sag dönmeye muvaffak olmuştur.

Bigadiç ve köylerinden toplanarak Atina’ya gönderilenlerden tesbit edilebilen şunlardır:

1. Bigadiçli Kuvay-ı Milliye reisi Mümtaz Bey

2. Bigadiçli Emir-zâde Ali Bey (Balıkesir Kongresi’ndeki Bigadiç temsilcisi)

3. Bigadiçli Buladanlı Mehmet Efendi

4. Bigadiçli Ayakkabıcı Zengin Hüseyin (Güleç) (Cezaevinde dış posta görevini üstlenmiştir)

5. Bigadiçli Sait-zâde Halil Efendi (Sılay) (Manifatura mağazasında Balıkesirli Abdülgafur Hoca ile bir kağıt incelerlerken şikayet üzerine, akşam yemeğinden iç çamaşırlarıyla götürülmüştür. Esirlik günlerinde yemeklerine naftalin ve benzeri şeyler katmışlar, namaz kılmalarına engel olmuşlardır.)

6. Bigadiçli Gral Hasan Hüseyin

7. Bigadiçli Hacı Süleyman (Özulus)

8. Bigadiçli Ömer Efendi (Erkal)

9. Bigadiç Belediye Reisi Deveci Molla İsmail (Esaret dönüşünde Yunanlılar tarafından Bandırma’da şehit edilecektir.)

10. Bigadiçli Kadıköylülerin Abdullah Efendi

11. Bigadiçli Hacı Süleyman’ın Mehmet Efendi (Özulus)

12. Bigadiçli Çolağın Koca Ahmed

13. Bigadiçli Mavişlerin Hasan Çavuş

14. Bigadiçli Hafız Kadir Hoca

15. Bigadiçli Molla İbrahimlerin İsmail

16. Bigadiçli Ramazan Paşa-zâde Haci Hakkı

17. Bigadiçli Helvacı Hacı Hüseyin

18. Beğendiklerli Halit Kumru

19. Beğendiklerli Mustafa Dal

20. Beğendiklerli Mustafa Kuş

21. Kadıköylü imam oğlu Konyalı-zâde Mehmet (Esir kampında kendisine sık sık işkence edilmiştir.)

22. Kadıköylü Abdullah Efendi

23. Yukarı Göcekli Celalettin Ağa

24. Dervişlerli Mehmet oğlu Musa Çavuş

25. Hacı Ömer Dereli Ahmet oğlu Hacı Molla Mehmet

26. Alanlı Molla Zeynel (Bice)

27. Alanlı Müderris Himmet Hoca (şehit edildi)

28. Alanlı Molla Mehmet (şehit edildi)

29. Alanlı Zeynellerin Mustafa

30. Alanlı Molla Salih (şehit edildi)

31. Alanlı Molla Hasan (şehit edildi)

32. Alanlı Demircilerin Molla Hasan (şehit edildi)

33. Alanlı Kara Mustafa’nın Hüseyin (şehit edildi)

34. Alanlı Sari Hüseyin (şehit edildi)

35. Balatlıdan Kel Yusuf

36. Balatlı’dan Alaca Mehmet oğlu Yusuf (Yıldız)

37. Babaköy’den Kerim oğlu Pehlivan Mehmet

38. Babaköy’den Kerim Ceylan

39. Babaköy’den Turp oğlu Mehmet

40. Çaldere’den Recep Taşkın

41. Çaldere’den İbrahim Erbaş

42. Davutlar’dan Molla İsmail

43. Emirlerli Hatip Mustafa Atina’ya sürgüne gönderilenler genellikle "Patras" ve "Lonsiya" esi kamplarına götürülmüşlerdir.

Bazen yemeklerine naftalin katılmış, bazeı de ot yemek zbrunda bırakılmışlardır. Moral olsun diye zaman zaman har mandalı oynayan Bigadiçlilerin dış posta görevini Zengin Hüseyin üstlen miştir. Ayrıca tercümesini Mümtaz Bey’in yaptığı Rumca gazeteler mari fetiyle Anadolu’daki İstiklal Harbi hakkında sürekli bilgi sahibi olmuşlardır. Şimdi de Bigadiçlilerle beraber olan Sındırgı kadısı Kasım Sam Efendi tarafından 15 Şubat 1912 tarihinde Lonsiya Üsera Kampındaı Balıkesir’e Somali Hacı Hafız Efendiye gönderilen mektuba bakarak ı dönemi ve esir kampı şartlarını daha iyi anlamaya çalışalım: "Atina civarında Lonsiya Üsera Kampı Kahinde 2406 numarada Sındırgı Kadısı ve Mahkeme-i Bidaye Reisi Kasım Sami Huzuru FaziletlerineFaziletmeab Efendim; Dainiz Sındırgı kadısı ve Mahkeme-i Bidaye reisiyim. Dokuz senedir de avama hakla bu iki vazifeyi ifa etmekteyim. Hubbu vazife dainizde birkaç şahsın incitmesi kâbil değildir. Zira bir memur herkesi memnun idemez. Çünkü o memurda kanuna tabidir. Nasıl olurda herkesi memnun idebilir. Dainizde memnun olmayan ve isimleri bendenizce malûm bulunan İslâmlardan iki kimsenin teşviki üzerine hiç bir cürüm ve kabahatım olmadığı halde Atina’ya sevk olundum. Sekiz aydır buradayım. Sındırgı’dan başlarında hiç bir mania olmadığı halde bikes kalan zevcem ve üç kerimem meyus ve nalân bir halde emrar-ı hayat idiyorlar. Mahkeme-i şeriye ve adliye ise sekiz aydır kapalı kalarak ashab-ı mesalihin işleri yüzü üstü kalmıştır. Yunan hükümeti böyle …… bîgünah ve kabahatsiz olarak, böyle bir iftiraya uğrıyanların hallerine vakıf olunca derhal bırakarak memleketine iade ile icrayı buyuruyor. Ve hatta Eskişehir, Kütahya, Kara Hisar, Uşak, Alaşehir, Salihli, Bursa, Balıkesir ve Bigadiç’ten, diğer memleketlerden olup burada bulunan üserâdan yüzden fazlasını terhis ve memleketlerine iade itdiler. Yunan hükümeti kabahatsız adamların böyle esir kalmasını istemiyor. Bırakıyor. Adalet idiyor. Takip işini oradaki işgal kumandanlarına anlatmak lâzım. Bendenizin ise böyle işimi takibini ve anlatacak kimsem yokdur. Sındırgı’da bulunduğum dokuz sene müddet zarfında herkesden …………… ile hem cins ve dindaşlarına muavenet ve siyanet eder olduğumu …… içün …… sizi tasdi ediyorum. Lütfen ve Allah rızası içün üsera işgal kumandanına anlatarak buradan dainizi taleb itdirirseniz sayenizde halâs olarak evlad-u ayâlime kavuşurum. İnsaniyet ve hamiyet …… arz …… …15 Şubat 1338 Bu tutuklama ve sürgün hadisesinden sonra Bigadiç Kuvay-ı Milliyesi de değişikliğe uğramıştır. Kuvay-ı Milliye reisi Mümtaz Bey, Emir-zâde Ali Bey Atina’ya, Aza-zâde Mustafa Efendi Neyzan köyüne, Tahir-zâde Süreyya Bey de Bigadiç dışına çıktıkları için yeni bir heyet oluşturulmuştur. Kuvay-ı Milliye reisliğine Saatçi Tevfik Hoca , kâtibliğe ise Fahreddin Efendi getirilmişlerdir . Kuvay-ı Milliyedeki görev değişikliğinden sonra da Yunanlılar baskılarını giderek artırmışlardır. Nitekim Bigadiç Kuvay-ı Milliyesinin yeni lideri, müfrezelerin bütün erzak, cephane, ayakkabı ve elbise ihtiyacını tedarik eden Saatçi Tevfik Hoca, Dolmaların Hakkı Ustanın dükkanında müfrezelere çizme siparişi verdiği sırada, 27 Mayıs 1338′de Yunanlılarca tevkif edilip Balıkesir’e nakledilerek hapsedilmiştir . Saatçi Tevfik Hocayı Balıkesir’e götüren Yunanlı muhafızları Kesreven köyü yakınında durdurup öldürmek istenmişler, Tevfik Hoca da iki rekât namız kılmaz için izin istemiştir. Abdest alıp namaza durduğu sırada kendisini öldürmeye hazırlanan Yunan askerleri, Tevfik Hoca’nın secdeye gidip "Yasin" suresini okuduğu esnada bundan vazgeçmişlerdir . Bir müddet sonra serbest bırakılan Tevfik Hoca Bigadiç’in kurtuluşuna kadar Kuvay-ı Milliye reisliği görevini sürdürmüştür .Bütün bu olaylar sırasında Emetli Hacı Hafız, Bigadiç Yunan kumandanı Bisiyeraki ile kasaba menfaatine iyi ilişki kurup, ahaliyi muhafazaya ve kasabayı yaktırmamaya gayret etmiştir . Hatta bu yakınlık ahalinin bazısı tarafından yanlış anlaşılarak kendisine Yunancı denildiği gibi, akıncı müfrezeleri komutanı İbrahim Ethem Bey’e dahi şikayet edilmiştir. Bu durumu ve halkın halet-i ruhiyesini gösteren aşağıdaki beyit dikkat çekicidir.Demircinin ayvası Balatlının meyvası Kaledeki kumandanın Emetliye faydası Yine Emetli Hacı Hafız’ın Yunan kumandanı ile kasaba menfaatine yakınlık kurmasının bir diğer sonucu da damadı Kenan Bey’in işgal yıllarında Bigadiç belediye başkanlığına getirilmesidir. Bigadiçliler bu yakınlığın faydasını, Yunan kumandanının kasabayı boşaltması esnasında gazyağı tenekeleriyle yakmaya hazırlanırken Emetli’nin manifatura dükkanında kısa bir görüşme yaptıktan sonra bunan vazgeçecektir. Bu kararda ileride bahsedeceğimiz gibi, Kuvay-ı Milliye müfrezelerinin Karayokuş mevküsinden silah seslerinin duyulmasının da etkisi olacaktır.Başkomutan Mustafa Kemâl’in "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terkedilemez…" meşhur emrini verdiği, Sakarya Meydan Muharebesi, 13 Eylül 1921′de Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanır.Tarihi "şark meselesi’nin öngördüğü "Türk’ü Anadolu’dan atmak" fikir ve eylemine Sakarya’da dur denilmiştir. Bu aynı zamanda, Yunan ordusunun saldırı kudretini kıran, daha sonraki felaketini hazırlayan ve Yunan miletinin galibiyet inancını, büyük Yunanistan beklentisini yok eden bir meydan muharebesi olmuştur . Sakarya zaferinden sonra,Yunanlılar yeni bir teşebbüste bulundular. Batı Anadolu’daki işgal bölgelerinde "Garbi Asya-ı Suğra" devletini kurup, 17 Temmuz 1338 (1922) tarihinde, "Yunan fevkâlade komiseri Aristidi İsteryadis" imzasıyla bir beyanname yayınlayarak bu devlete muhtariyet verdiklerini ilân ettiler. Bu beyannamenin yayınlanmasından önce Yunan işgal orduları komutanı Papoulas bu fikre karşı çıktığı için görevinden alındı ve Hacı Anesti başkomutan oldu. Aslında bir "İYONYA" projesi olan bu yeni devleti kabul ettirmek, diğer adıyla muhtariyeti benimsetmek için Balıkesir köylerinde olduğu gibi Bigadiç’in bütün köylerinin muhtar ve azaları da 6 Ağustos’ta merkeze çağırılmıştır. Kendilerine burada muhtariyeti kabul ettiklerine dair bir takım belgeler imzalatılmaya çalışılmıştır.Bisiyeraki 1922 yılı Mayıs ayı başlarında Bigadiç Yunan kumandanlığından alınır . Yerine "Uzun Yorgi" getirilir . Yeni Yunan kumandanı, yukarıdaki gelişmelerin de etkisiyle, Aza-zâde Mustafa Efendiye bütün Bigadiç halkını belediye binası önüne toplattırır. "Memlekete muhtariyet verildiğini, bundan sonra Türklerin ve Rumların kardeş olacağını vs." belirten bir belgeyi, Bigadiç müftüsü Ali Şuuri Efendiye zorla okutturmaya başlar. Etrafı süngü takmış Yunan askerleriyle çevrili Bigadiç halkı, müftü Şuuri Efendinin beyaz sakallarını ıslatırcasına yaşlı gözlerle okuduğu beyannameyi zorla alkışlatılır. Hatta süngülerle tehdit edilen belediye önündeki bu kalabalığa sık sık "Zito, zito", "Zito Venizelos" diye bağırttırılır .Şu kopan frıtına Türk ordusudur Yârabbî! Senin uğrunda ölen ordu budur Yârabbî! Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâmın. Yukarıdaki satırlar, Yahya Kemâl tarafından, 26 Ağustos 1922′de yazılmıştır.Yani Mustafa Kemâl’in "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!" emrini verdiği Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi için yazılmıştır. Bu muharebeye Bigadiç’ten de bir müfreze katılmıştır. Atatürk’ün emrinde Afyon cephesinde savaşmışlar ve İzmir in kurtuluşunda bulunmuşlardır. Bu müfreze Kızanlık muhacirlerinden Yüzbaşı Mustafa Komutasında, Davud Ağa (Uzuner), Besim Elmas, Çerkez İsmail Çavuş, Galib Ağa, Halit Ağa, Necib Ağa, Çarcıların Osman ve Kayalıdereli Küçük İbrahim (Akıncı)’den meydana gelmiştir . Daha sonra Yunan ordulannın yeni başkomutanı Trikopis Uşak’ta esir edilecek ve Türk Ordusu 9 Eylül 1922′de İzmir’e girecektir. Mustafa Kemâl Pap İzmir’den Türk Milletine şu beyannameyi yayınlar: "Millete beyanname, Büyük ve Asil Türk Milleti; ordularımız 9 Eylül 1922 sabahı İımir’imizi muzafferen tahlis etdiler. Akdeniz askerlerimizin zafer teraneleriyle dalgalanıyor. Asya impartorluğuna yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanları ile kumanda heyetleri günlerden beri T.B.M.M. Hükümeti’nin esir-i harbi bulunuyorlar…" "Büyük ve necib Türk Milleti, Anadolu’nun halâs-ı zaferini tebrik ederken sana İzmir’den, Bursa’dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selâmını da takdim ediyorum." T.B.M.M. Reisi Başkumandan Mustafa Kemâl

BİGADİÇ KUVAY-I MİLLİYECİLERİ

Mümtaz Bey: 1301 (1885) yılında Bigadiç’te dünyaya gelmiştir. Babası İsmail Efendi, annesi Hatice Hanım’dır. ilk öğrenimini Bigadiç’te yaptıktan sonra İzmir İdadi-i Mülkiye-i Şahane’sini bitirmiştir. I. Dünya harbinde 9. Kafkas Fırkası’nda yedek subaylık yapmıştır. Harbin son zamanlarında Balya’nın Ilıca nahiyesinde müfreze kumandanlığı yaptıktan sonra, İstiklal Harbi’nde Bigadiç Kuvay=ı Milliye reisliği görevini üstlenmiştir. Atina esir kampından dönüşünden sonra 1928′de vefatına kadar, Bigadiç belediye reisliği yapmıştı-. Fransızca ve Rumca bilirdi .Süreyya Bey: 1301 (1885) yılında dünyaya gelmiştir. Babası Bigadiç’ in Osmanlı dönemi son kaymakamlarından Müstecabi-zâde Tahir Bey’dir. Annesi Adile Hanım’dır. İşgalden sonra Bigadiç Belediye reisliğinde bulunmuş Kuvay-ı Milliyenin kâtibliği görevini ycrine getirmiştir. Cumhuriyet döneminde bir müddet Manyas’ın Darıca nahiyesi müdürlüğünde bulunduktan sonra, Afyon-Kütahya hattında faaliyet gösteren "YulyusBerger A.Ş." adlı Alman demiryolu şirketinde çalışmıştır. 1936′da İstanbul’da vefat etmiştir .

Ağa-zâde Ahmet Efendi (Ağaoğlu): 1296 (1880) yılında Bigadiç’te dünyaya gelmiştir. Baba adı Hasan Ağadır. I. Dünya Harbi yıllarında aşar vergisi de toplayan Ahmet Efendi, Kuvay-ı Milliye’nin muhasipliğini ve veznedarlık görevini yerine getirmiştir. 1955 yılında vefat etmiştir .Saatçi Tevfik Hoca (Sözeri): 1296 (1880) yılında Bigadiç’te dünyaya gelmiştir. Babası Kel Hasan oğlu Hafız Hasan Efendi’dir. Annesi Safiye Hanım’dır. ilk tahsilini Bigadiç’te tamamladıktan sonra İstanbul’a gitmiş, medrese tahsilini orada tamamlamıştır. İcazetini Hacı Hüseyin Efendi’den almıştır. Kasım Paşa camünin ve Lonca camünin imamlığını yapan Saatçi Tevfik Hoca, Mümtaz Bey’in Atina’ya gönderilmesinden sonra Kuvay-ı Milliye reisliği yapmıştır. Elindeki rubu tahtası ile saatleri ve ramazan ayında iftar ve sahur vaktini belirlerdi. Emiroğlu nun hanının karşısında bir saatçi dükkanı mevcuttu. 1937 yılında vefat etmiştir .

Müftü Ali Şuuri Efendi: 1282 (1864) yılında Bigadiç’te dünyaya gelmiştir. Babası da yine Osmanlı dönemi Bigadiç müftüsü İsmail Efendi’dir. Annesi Münire hanımdır. Tahsilini Istanbul medreselerinde tamamlamıştır. Otoriter bir insan olan ve devrinin aydınlarıyla sohbet etmeyi seven Şuuri Efendi, Osmanlı Devletinin Bigadiç’teki son müftüsüdür. İstiklal harbi yıllarında Kuvay-ı Milliyeyi ve müfrezeleri desteklemiştir. Resmi görevli sına ragmen sürekli Kuvay-ı Milliyeye yardımcı olmuştur. 1340 (1924) yılında vefat etmiştir. Kabri Istanbul Eyüp Sultan’da Fevzi Pap türbesi yakınındadır .Kadı Muharrem Efendi: 1287 (1871) yılında Bigadiç’te dünyaya gelmiştir. Babası müftü İsmail Efendi, annesi Münire hanımdır. Müftü Şuuri Efendi’nin kardeşidir. Bigadiç’teki tahsilini müteakip İstanbul’da Dar’ül-Fünun’dan mezun olmuştur. Osmanlı devletinin Bigadiç’teki son kadısıdır. Kadılık görevi yanında Bigadiç naibliği görevini de sürdürmüştür. İstiklal harbi yıllarında sürekli Kuvay-ı Milliyenin yanında olmuştur. Özellikle Erfene sohbetlerinin vazgeçilmez simasıdır. Yumuşak tabiatlı olup ziraatla ve bağıyla uğraşmayı severdi. 1941 yılında vefat etmiştir .

Davutlarlı Ali Efendi: 1292 (1876) yılında Bigadiç’in Davutlar köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Mehmet Efendi, annesi Fatma hanımdır. Bigadiç’teki tahsilini mütakip, Kırkağaçlı meşhur Ayan-zâde Emir Hüseyin Hocadan icazet almıştır. Bigadiç ve köyleri ile birlikte Sındırgı, Balıkesir ve Edremit gibi yerlerde vaizlik, imamlık gibi görevlerde bulunmuştur. Ayrıca Bigadiç Rüştiye Mektebi’nde ve ilkokulunda din dersleri vermiştir. Bunun yanında Akhisar Kömürcülü Hacı Sadık Efendiye intisab ederek, Bigadiç’teki halifesi olmuştur. Halk tarafından kendisine çok hürmet edilirdi. İstiklal Harbinde Yunan işgaline karşı tavır alarak Kuvay-ı Milliye müfrezelerine sürekli yol gösterici olmuştur . Nitekim İbrahim Ethem Akıncı Bey onu şu satırlarla tarif etmektedir:"Buradan ava giderek ve şiddetli bir kar fırtınasına tutularak 50-60 haneden mürekkep ve gayet mültefit ve misafirperver olan Bigadiç’in Davudlar karyesine 15/1/1338 (1922) pazar günü iltica edebildik. Bu köyde Ali Efendi namında şayan-ı ihtiram bir hoca vardır. Bu zat daima efrada sebat etmelerine ve düşmandan korkmamalarına dair nesayihte bulunduğundan kuvve-i maneviyemize icra-yi tesir ediyor ve sık sık bu köye uğramak istiyordum…" .Ozellikle Poyraz Deresi köylerinin manevi ışığı olan Ali Efendi 1948 yılında vefat etmiştir.

Emir-zâde Ali Bey: Aza-zâde Mustafa Efendi ile beraber Balıkesir Kongresinde Bigadiç’i temsil eden Ali Bey 1284 (1868) yılında Bigadiç’te dünyaya gelmiştir. Babası Emir-zâde Ahmed Ağa, annesi Ayşe hanımdır. Öşür toplamakla da görevli olan Ali Bey, Kuvay-ı Milliye içinde faal bir rol oynamıştır. İbrahim Ethem Bey’in, "Emir-zâde Ali Bey’in ne kadar zahire lâzım ise, aşar ambarlarından almakta serbesttirler, diye haber göndermesi bizi pek ziyade memnun etmişti…" (300) şeklindeki sözleri de bunu belirtir. Atina esir kampından dönüşünden sonra, 1923 yılında Atatürk’ü Balıkesir ziyaretinde konağında ağırlamıştır. 1932 yılında vefat etmiştir.

İstiklâl Harbi yılları. Sağdan birinci (beyaz elbiseli) şahıs Davutlarlı Ali Efendi, soldan ikincı şahıs ise Ahmet Nuri Bey’dir. Deli Ayan: 1280 (1862) yılında Bigadiç’in Kızılçukur köyünde dünyaya gelmiştir. Babaşı Kara İbrahim Ağa, annesi Meryem hanımdır. Asıl adı İsmail onbaşıdır. "Deli Ayan" lâkabı sonradan verilmiştir. Kuvay-ı Milliye müfrezeleri düşman hakkındaki istihbaratın çoğunu ondan temin ederlerdi. Nitekim kaymakam İbrahim Ethem Bey Deli Ayan’ı şöyle anlatır: "Arap müfrezesi ile ayrıldıktan sonra 15/2/1338 (1922) çarşamba günü Kızılçukur’a geldik. Kızılçukur’da Deli Ayan İsmail onbaşıya misafir olarak bunun temin ettiği postalarla Sındırgı’da Süleyman Efendiye mektub ve Bakırlı Mustafa’ya rapor gönderdik. Düşman Deli Ayanı kendi casusu olarak bildiğinden ve hakikatte bizim mutemedimiz olduğundan düşman hakkında mümaileyhten lâzım gelen malûmat alınmış ve burada da bir gün istirahat ile ava gidildikten sonra cuma günü şiddetli kar fırtınası olduğu halde saat altıda Okçular yerin gelerek… " . Bunun yanında Deli Ayan Kuvay-ı Milliye müfrezelerini sık sık Gölcük çiftliğinde ağırlayıp, onların Ulus Dağı civarındaki yegane sığınağı olmuştur. Güvemdere muharebesi öncesinde Yunan-lılarla birlikte Kızılçukur köyüne gelen "gâvurculardan" Balat (Dursunbey)lı Zekeriya zorla Deli Ayan’ın parmağındaki gümüş yüzüğünü alacaktır. Daha sonraki günlerde cere-yan eden Güvemdere muharebesinde onbeş Yunan askeri öldürülüp, Zekeriya ile bir Yunan asked de esir edilir. Daha sonra Okçular köyü civarında idam edilecek olan Zekeriya’dan, Deli Ayan’ın gümüş yüzüğünü Arap Ali Osman Efe alır ve Deli Ayan’a getirir. Bu olay üzerine halk arasında şu dörtlük meşhur olur: Araba bak araba Kaşık saldım şaraba Deli Ayan’ın yüzüğünü Nasıl verdin Arab’a Poyraz deresi köylerinin hamisi olan Deli Ayan İsmail Onbaşı, bu bölgenin aşarını toplamakla da mükellefti. 1927 yılında vefat etmiştir.

Hüseyin Çavuş (Efetürk): Balatlı köyündendir. Kardeşleri Mustafa ve Molla Mehmet ile birlikte İbrahim Ethem Bey’in yanında sürekli Yunanlılarla mücadele etmişlerdir. Bu yüzden Yunanlılar Balatlı köyünü birkaç defa basarak evlerini ateşe vermiştir. Bigadiçli olmamakla birlikte, iki yıl boyunca Bigadiç ve köylerini düşmana karşı muhafaza eden Kuvay-ı Milliye müfreze komutanlan hakkında malumat vermeyi de kendime bir vazife kabul ediyorum. Müftü Ali Şuuri Efendi Kadı Muharrem Efendi Bigadiç Kuvay-ı Milliye Reisi Mümtaz Bey Kaymakam İbrahim Ethem (Akıncı) Bey: İstanbul Hukuk Mektebi meznudur. Mütereke öncesi Çorum (Düvertepe) dahil, muhtelif nahiye ‘müdürlüklerinde bulun: muştur. Bilahare Bali kesir’de avukatlığa baş, lamıştır. İstiklal harbi başlarında Ankara’ya müracaat edip görev is’ teyince Demirci kaymakamlığına tayin edilir. Burasını da Yunanlılar işgal edince dağlara çıkıp, Yunanlılara karşı iki yıl boyunca Bigadiç, Sındırgı, Demirci, Gördes, Simav ilçeleri civarında, Akdağ, Alaçam ve Ulus dağlarında mücadele verir. Cumhuriyet döneminde sırasıyla Demirci kaymakamı, Balıkesir, Muğla ve Malatya valiliklerinde bulunur. Emekliliğini müteakip Sındırgı’ya yerleşir. Balıkesir valiliği esnasında sık sık, Bigadiç’i, Kızılçukur’da Deli Ayan’ı, Kayalıdere’de Çete İbrahim’i, Köseler’i, Aşağı Devrek’i, Ortacaalan’ı ziyaret eden İbrahim Etem Bey 1950′de vefat etmiştir. Mezarı Sındırgı’dadır. Parti Pehlivan Efe: Aslen Rumeli göçmenidir. Bir müddet Kuvay-ı Seyyare döneminde Çerkez Ethem’in yanında görev almıştır. Çerkez Ethem’in isyanı ile İbrahim Ethem Bey’e iltica etmiştir. İki yıl boyunca Yunanla yapılan mücadele esnasında sag gözünü kaybetmiştir. İstiklâl Harbinden sonra Manisa’ya yerleşmiştir.

Vahbi Bolak Bey kendisini şöyle tarif eder: "Parti Pehlivan deyince, bir-iki sene evvel Manisa’da rahmet-i Rahmân’a kavuşan Battal Gazi Destanının canlı timsali hatıra gelir… Bir ramazan gecesi heyetimize takdim edilen merhum, şeklen Kurtdereli Mehmet Pehlivan büyüklüğünde ve cesâmeti nisbetinde imanlı ve Rumeli’de Bulgar ve Yunan çeteleriyle birçok müsademede bulunmuş, bu uğurda bir gözünü kaybetmiş hamiyyetli, kahraman bir Türk idi." Arap Ali Osman Efe: Aslen Bergamalıdır. "Arap" adıyla anılır. Yunanlılar ona, Rumca siyah anlamına gelen"Mavro" derlerdi. Yardımcısı da zenci bir efedir. Oniki kişiden oluşan çetesi Yunanlılar arasında Mav’ ro’lar diye korku salmıştır. Önüne çıkan Yunanı öldürür ve subayları izleyip yok etmekle bilinirdi. Bu nedenle Yunan komutanlığı başına 300.000 drahmi ödül koymuştu. Soma cephesinde de görev alan Ali Osman Efe Bergama’nın Bölcek köyünde Yunanlılarca pusuya düşürülüp ağır yaralanmıştır. Daha sonra iyileşen Ali Osman Efe, İbrahim Ethem Bey’e katılarak iki yıl Yunanla mücadele etmiştir. Bu mücadele esnasında Köseler köyünden Süleyman Ağanın kızı Fatma hanım ile evlenmiştir. Harbin sona ermesi ile Bergama Albeyli köyüne yerleşmiştir . Kuvay-ı Milliye mensuplarından Çete Besim (Elmas) Halil Efe: Usturumcalı olup Rumeli göçmenidir. Kardeşi Necip bir müsademede şehit edilmiştir. Çerkes Ethem’in Kuvay-ı seyyaresinden ayrılıp İbrahim Ethem Bey’e katılmıştır. Sert mizaçlı, çok cesur ve mert bir şahsiyet olan Halil Efe, hanımı Mücahit Makbule hanımın şehit olmasından bir ay sonra l7 Mayıs 1338 (1922)’de Selendi muharebesinde şehit olmuştur. Mezarı Yağcı dağındadır.

Bunlardan başka Bigadiç’de Kuvay-ı Milliye müfrezelerine katılanların isimleri şunlardır: 1. Çete Besim (Elmas) 2. Çerkez İsmail Çavuş 3. Davud Ağa (Uzuner) 4. Arnavut Deli İbrahim 5. Arnavut Galib Ağa 6. Kızanlık muhacirlerinden Yüzbaşı Mustafa 7. Halit Ağa (Tür) 8. Necib Ağa 9. Çarcıların Osman 10. Pirlepeli Ramiz Çavuş 11. Gazi Mehmet (Beyoğlu) 12. Deligöz Mehmet 13. Giritli Mustafa Çavuş 14. Kayalıdereli Çete İbrahim (Akıncı) 15. Kargınlı Ali Ağa oğullarından İsmail oğlu Çete Şerif 16. Kargınlı Kara Hasanlardan Şerif 17. Adalıdan Hasan Ağa 18. Adalıdan Hasan Çavuş oğlu Yusuf 19. İskeleli İsmail Pehlivan (Acar) 20. İskeleli Ali oğlu Hasan 21. Balatlılı Mehmet Ali Çavuş 22. Balatlılı Musa Dalgıç 23. Salmanlılı Behlül Karaaslan 24. Salmanlılı Peril Ağa 25. Yumruklu Çepniden Durmuş Ağa 26. Yağcılardan Yakup Ağa 27. Kayırlarlı Hüseyin oğlu İsmail Yıldız 28. Kayırlarlı Hacı Molla oğlu Recep Tekin 29. Dervişlerli Mehmet oğlu Halil Çavuş 30. Bozbüklü Ayan Yusuf Düne kadar en vakur ölümlere güldünüz Bugün bütün milletin kalbine gömüldünüz Rahat rahat uyuyunuz son aşiyanınızda Artık ne gözlerinizde köye dönmek emeli, Ne yaranızı saran bir ince kadın eli, Belki arkanızda yok bir ağlayanınızda! Varsın dolu bulunsun bir emellegönlünüz Siz tarihin övdüğü herkesten büyüksünüz. Zemzem Kutsiyeti var hem damla kanınızda! Kemalettin Kamu "İstiklâl Ordusu Şehitlerine"

YUNANLILARIN ŞEHİT ETTİKLERİ

1. Yukarı Devrek-Kavakalanlı Molla Hasbi

2. Yukarı Devrekli Molla Şükrü

3. Yukarı Devrekli Molla Halil

4. Yukarı Devrekli Murat Oğlu Mustafa

5. Alanlı Demirci ustası Molla Ali

6. Alanlı Değirmenci Murad Ağa

7. Yolbaşılı Koca Yağcının oğlu

8. İskeleli Topal Mehmet Hoca

9. Beğendikler köyü muhtarı Kara İbrahimlerin Emin

10. Kargınlı KaraHasanlardan Şerif

11. Kargın köyü imamı Deli Efe oğullarından Ramazan Hoca

12. Babaköy imamı Arap Hoca

13. Kırcalı Hoca Ahmed oğlu Molla Ali

14. Davutlarlı Amcalardan Kezban kadın

15. Çeribaşı köyünden Yunus oğlu İsmail

16. Yukarıgöcek Hatibi Mustafa Efendi

17. Balatlıdan Hüseyin Çavuşun damadı Tahir

18. Dervişlerli Mehmet oğlu Halil Çavuş

19. Bozbük köyünden Molla Ramazan

20. Bozbük köyünden Salih Ağa

25 Haziran 1920 : Balıkesir / Bigadiç, Yunanlılar tarafından işgal edildi.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 3200 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol